Çanakkale Yiğitleri (Kompozisyon)
Gittiler ve geri dönmediler. Onlar da özlediler, hasretle hüzünle şafak saydılar. Şafak bitmedi onlar için, onların şafağı ölüme yolculuk yapıyordu. Oğullarına komutanlarının adını koydular. Üç aylık belki de üç günlük bebeklerini göremeden gittiler. Yârenleri onları beklerken onlar dönülmez yola koştular. Hepsi gençti, hepsi çocuktu. Çelik çomak oynamak için çayıra kaçan çocuklar vatan için, çomağı bırakıp cepheye koştular. Onlar bu vatanı ana gibi, baba gibi, yâr gibi sevdi. Cepheye anne kucağına, oyuna koşar gibi koştular.
Kimileri gizlice ağladı, kimileri elinde tüfek kederlendi. Çocuktu onlar korkarlardı tabi. Anneleri yoktu ki yanlarında kâbustan korkunca "evladım" diye sarılacak. Hem çok korkuyorlardı hem de cesaretleri vardı. Ölürlerse "Vatan sağ olsun.", ölmezlerse "Ben geldim anne." diyeceklerdi.
Şair boşuna dememiştir. "Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın? Gömelim gel seni tarihe desem, sığmazsın." Nasıl sığsın? Onca kahramanlık hikâyesi, onca geride bekleyen yaşlı göz, hangi kitaba sığar?
Hepsi, hepsi "Vatan sağ olsun." dedi. Geri dönenler olmadı mı? Oldu. Kiminin kolu yok sarılamaz, kiminin bacağı yok sevdiğine koşamaz. Vatanın her karış toprağı için kan döken yiğitler. Borçluyuz onlara. Gençlik, çocukluk, yaşayamadıkları babalık, biz onlara bir yaşam borçluyuz. Biz olur muyduk onlar olmasa? Güle oynaya gidebilir miydik okullarımıza? Bir okulumuz bile olmazdı belki.
Hani deriz ya "Çocuk öyle her şeyi bilmez." Onlar tahmin edemeyeceğimiz kadar bilgiliydiler. Her şeyin, üzerlerindeki sorumluluğun farkındaydılar. Sorumluluk yük değildi, çünkü sorumluluğun vatan olduğunu bilmekteydiler. Vatanı kurtarmak sorumluluk da değildi, bir borçtu ve hiçbiri borçlu gitmedi. Ne bir eksik ne bir fazla. Hepsi ödedi borcunu hiç gocunmadan. Öyle geceler geçirdiler ki cephede, sanki büyüdüler orada, bazen çocuklukları akıllarına geldi, mermileri oyuncak sandılar, bazen anneleri rüyalarına girdi. Onlar, on beş yılda büyümeyen çocuklar, iki üç ayda Çanakkale'ye yiğit oldu. Canla başla düşmana karşı ayakta durdular. Onlar hem şehit hem yiğit hem de gurur oldular.
Kolay olmasa gerek, çıkamayacağını bildiğin bir yola girmek. Çok kolay oldu onlar için, bir an, bir an olsun geri dönmeyi düşünmediler. Onlar için söylenecek çok söz var, onlar anlatılmakla bitmez.
18 Mart, yıl 1915 bir zafer var ki dillere destan, öyle analar var ki kuzusunu yitirmiş gözleri kan çanağı, öyle yârlar var ki aldığı nefes kalbine yük, öyle mezarlar var ki binlerce ve birbirinin ardı sıra, öyle bir bayrak var ki rengini seveninin kanından almış, öyle bir vatan var ki sevinsin mi üzülsün mü bilemiyor.
Vatan şehidine özlem duyarken analar kuzularına ağıt yakıyor. Âdetmiş, evlenenle asker olana kına yakılırmış. Analar evlatlarını "kuzum" diye severmiş. Kınalı kuzuların kanı deniz olup düşman üzerine döküldü, düşman feleğini şaşırdı. Bağrı yanan analar nerelere gitsin?
Bilirim bu vatan toprağının altında da üstünde de mutlusun, onurlusun ve kahramansın.
Ben ise ellerini ve ayaklarını öpmeye özlem duymaktayım. Silah tuttuğun mübarek ellerin, düşmana karşı koştuğun mübarek ayakların öpülmeyi hak ediyor. Sana kurşun sıkan düşmanın bir daha kurşununu göremesin. Şehidim, emanetin başımın tacı. Gönlün acabalara düşmesin. Bir gün seni görme şerefine erişirsem bana hesap sor. Vatanımı hatırımdan çıkardığım her saniye için.
Dersimiz.com
Henüz Yorum Yazılmamış.
İlk Yorumu Siz Yazabilirsiniz.