1. Bir yolsuzluğu ortaya çıkarmak, incelemek, vaziyet etmek.
"Çıkan haberlerden sonra, savcılık o işe el koymuş."
"Şirkette son ödenen faturalara el koydum, bakalım para nerelere gidiyor."
2. Yetkili organ bir malı veya bir kuruluşu kendi yönetimine almak.
"Hükumetin el koyduğu arazi buradan başlıyor."
"Devlet o bankaya da el koydu."
3. Üstüne konmak.
"Devlet arazisine el koyup, sahiplenmek de nedir?"
4. Zorla almak.
"Zorbalar, adamın tüm parasına el koymuşlar."
5. İşi üzerine almak, sorumluluğu üstlenmek.
"Oğlu işleri yürütemeyince, babası tekrar işe el koydu."
